Müthiş zekice davrandığından ve yüzde yüz haklı olduğundan emin bir şekilde, “mesajını” seyircisinin kafasına kakmaktan çekinmeyen Birdman’in bir sahnesinde, bir aynaya iliştirilmiş şu yazıyı görüyoruz: “Bir şey olduğu şeydir; başkalarının dediği şey değil.”
Sadece bu cümleyle bile “Beğenmediysen anlamamışsındır!” savunmasını pek güzel kuran Birdman’in tam olarak nasıl bir şey olduğuna beraber bakalım.
Meksikalı yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun (21 Grams, Babel, Biutiful) “komediyle ilk flörtü” olarak tanıtılan Birdman, bir süper kahraman serisindeki rolüyle yıllar önce büyük başarı elde eden Hollywood yıldızı Riggan Thomson’ın (Michael Keaton), yazıp yönettiği bir Broadway oyunuyla yeniden takdir görme hırsını anlatıyor.
Filmdeki komedi unsurlarının tamamının, “ah şu gerçek sanattan anlamayan zavallılar!” vurgusu içeren bir durumdan, penis şakalarından veya sarhoş mizahından gelmesi, aslında çok büyük bir sorun değil. Hayır. Asıl sorun, filmin tamamına hâkim olan kendini beğenmiş ruh hali; “Hollywood filmi izliyorsanız aptalsınız!” tavrı.
Dört kişilik senaryo ekibi, bu görüşü tematik olarak benimseyip “sinema vs. tiyatro” tartışmasıyla yetinse bu kadar rahatsız edici olmazdı belki. Ancak Iñárritu’nun dilinde ılımlı, ölçülü kelimelere yer yok. Bir sahnede karakterlerden biri, Hollywood stüdyolarını “kültürel soykırım” yapmakla suçluyor. Bir diğerinde aksiyon / macera oyuncuları için “cahiller”, “palyaçolar” deniyor. Popüler kültür haberleri yazan gazeteciler aptal, kaba ve görgüsüz. Eleştirmenler önyargılı, empati yoksunu, kindar. Sinema izleyicilerinin umursadığı tek şey ise Facebook ve Twitter! Birdman karakterinin, “İzleyici dandik aksiyon filmleri sever; izleyici bizimki gibi çok diyaloglu, felsefi filmleri istemez!” dediği sahnede Iñárritu’nun kibri ve filmini lâyık gördüğü yüksek podyum iyice göze batıyor.
Ancak Iñárritu’nun nefreti yalnızca popüler sinemayla sınırlı değil. Birdman, tehlikeli boyutlara ulaşan bir kadın düşmanlığıyla yazılmış. Naomi Watts’ın karakterinin neredeyse tecavüze uğraması, “ah şu kadın oyuncuların kaprisleri yok mu!” diye geçiştirilen tuhaf bir “komedi” unsuru. Keaton’ın kızı rolündeki Emma Stone’un depresyondan kurtulmak için bulduğu tek çare, net olmayan bir sebepten ötürü, ukala ve genel ahlâk yoksunu bir erkekle beraber olmak. Ve elbette bir de Naomi Watts ve Andrea Riseborough arasındaki meşhur sahne var; çünkü Iñárritu’nun kurduğu bu dünyada iki kadın birbirini dostça teselli edemez, aralarında mutlaka cinsel bir etkileşim olmalı!
Oyunculuk performanslarının tamamı çok iyi ve Emmanuel Lubezki’nin kamera kullanımına elbette diyecek sözümüz yok. Ancak Birdman’in kötü niyetli, karanlık bir ruh halinden beslenerek yazılmış bir film olduğu hissiyatını, “filmin dalga geçtiği şey zaten bu, sen anlamamışsın!” gibi bir açıklamayla silip atamayacağım.
10 üzerinden 4,5